İşbu yazımızda yaralı olarak bulunan yaban hayvanlarının beslenmesinin mevzuat bağlamındaki niteliği açıklanacaktır.
4915 SAYILI KARA AVCILIĞI KANUNU
Madde 18 – “Taraf olunan uluslararası sözleşmelerle ticareti yasaklanan yerli ve yabancı yaban hayvanları ve bu Kanunun 6 ncı maddesi çerçevesinde belirlenen avlanma esas ve usullerine aykırı olarak avlanan yaban hayvanları canlı veya cansız olarak veya bunların et, yumurta, deri, post, boynuz ve benzeri parçaları ile bunların türevleri satılamaz, satın alınamaz, nakledilemez ve bunların ithalatı ve ihracatı yapılamaz.”
Av ve Yaban Hayvanı Ticareti Yasağına Uymama Başlıklı Madde 26 – “18 inci maddenin birinci ve ikinci fıkraları ve 19 uncu madde gereğince Bakanlığın koyacağı esaslara uymayanlara, beşyüz Türk Lirasından ikibinbeşyüz Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.
18 inci maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen yasağa uymayanlara üçbin Türk Lirası idarî para cezası verilir.”
Cezaya konu kanun hükümlerine aykırılık olabilmesi için gerçekleşmesi gereken eylemler;
- Satılması,
- Satın Alınması,
- Nakledilmesi,
- İthalatının yapılması,
- İhracatının yapılmasıdır.
Yani kısaca; ilgili hayvanlar üzerinde bir ticari faaliyet gerçekleştirilmelidir. Yaralı olarak bulunan yaban hayvanlarının bakımının gerçekleştirilmesi cezaya konu olamaz. Olduğu takdirde kanunilik ilkesine aykırılık teşkil eder.
Danıştay 2. Dairesi’nin 2021/17790 E. , 2022/2208 K. sayılı kararında;
“… öncelikle, davalı idarece, yazılı ikaz yazılmasına sebep teşkil eden olayların hukuken geçerli, somut ve açık delillerle ortaya koyulmasının gerektiği, … eksik inceleme nedeniyle hukuki isabet bulunmadığı gerekçesiyle kararın bozulmasına hükmedilmiştir.,”
Danıştay 14. Hukuk Dairesi’nin 2014/6736 E., 2017/3229 K. sayılı kararında;
“…Anayasanın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğu ifade edilmektedir. Hukuk devletinin gereklerinden biri de İdarenin Kanuniliği ilkesidir. İdarenin kanuniliği ilkesi gereğince her idari işlemin yasal dayanağının bulunması gereklidir. Farklı kanunlarda, birbirinden farklı olaylar ve bu olaylara uygulanacak farklı usuller öngörülmüştür. Dolayısıyla idarelerce bir işlem tesis edilirken, bu işlemin dayanağı yasal düzenlemenin somut olarak belirtilmesi … söz konusu işlemin hangi kanun hükmüne göre alındığı belirtilmemiştir.
Bu durumda; idarenin kanuniliği ilkesi uyarınca idari işlemlerin yasal dayanağının açık bir biçimde ifade edilmesi gerekirken, bu husus dikkate alınmaksızın tesis edilen işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir…”
Danıştay 12. Dairesi’nin 1995/7836 E., 1997/846 K. sayılı kararında;
“… ancak bu takdir yetkisinin de mutlak olmayıp, kamu yararı ve hizmet gerekleriyle sınırlı bulunduğu, takdire dayanan işlemlerin sebep ve maksat bakımından yargı denetimine tabi bulunduğu hususu idare hukukunun bilinen ilkelerindendir…”
Danıştay 2. Dairesi’nin 2006/1053 E., 2006/3272 K. sayılı kararında;
“…görevinde başarısız olduğu yolunda hukuken geçerli bir nedenin ortaya konulmaması, hizmetinin gereklerini yerine getirmediği ya da verimli bir biçimde sürdürülmesine engel oluşturduğu yolunda da somut bilgi ve belge sunulamaması …karşısında, … atanmamasında kamu yararı ve hizmet gereklerine uygunluk bulunmadığı”
|