• av.eylulkiziloglu@gmail.com
  • Çalışma Saatleri: 09.00 - 18.00
  • 0530 474 60 44

Vergi Hukukunda Faal İşyerinin Önemi

Yazımızın KVKK’ya aykırı olmaması için emsal kararlardaki kişiler ve esas numaraları kapatılmıştır.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu

3/b Maddesinde; Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu açıklanmış,

9/2. maddesinde; vergiyi doğuran olayın kanunlarla yasak edilmiş olmasının mükellefiyeti ve vergi sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı kuralına yer verilmiş,

30. maddesinde; “Re’sen vergi tarhı, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olmasıdır.” şeklinde tanımlanmış,

aynı maddenin 4. bendinde; defter kayıtları ve bunlarla ilgili vesikaların, vergi matrahının doğru ve kesin olarak tespitine imkan vermeyecek derecede noksan, usulsüz ve karışık olması dolayısıyla ihticaca salih bulunmaması hali,

aynı maddenin 6. bendinde ise; tutulması zorunlu olan defterlerin veya verilen beyannamelerin gerçek durumu yansıtmadığına dair delil bulunması hali re’sen takdir nedeni olarak gösterildiği,

134. maddesinde, vergi incelemesinden maksadın ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırıp tespit etmek olduğu düzenlenmiştir.

341. maddesinde, vergi ziyaının, mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden, verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesini veya eksik tahakkuk ettirilmesini ifade edeceği;

344. maddesinde, 341 inci maddede yazılı hallerde vergi ziyaına sebebiyet verildiği takdirde, mükellef veya sorumlu hakkında ziyaa uğratılan verginin bir katı tutarında vergi ziyaı cezası kesileceği, vergi ziyaına 359 uncu maddede yazılı fiillerle sebebiyet verilmesi halinde bu cezanın üç kat, bu fiillere iştirak edenlere ise bir kat olarak uygulanacağı kuralları öngörülmüş;

359/a-2 maddesinde, gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belge, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge olarak;

359/b maddesinde de, gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge, sahte belge olarak tanımlanmıştır.

 

5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun “Safi Kurum Kazancı” Başlıklı 6. Maddesinde,

Kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş,

193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun “Ticari Kazancın Tarifi” Başlıklı 37. Maddesinde,

Her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu, ifade edilmiştir.

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu

1. maddesinde, ticari ve zirai faaliyet ile serbest meslek çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin katma değer vergisine tabi olduğu,

10. maddesinde, mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, malın teslimi veya hizmetin yapılması ile vergiyi doğuran olayın gerçekleştiği;

20. maddesinin ilk fıkrasında ise, teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın, bu işlemlerin karşılığını teşkil eden bedel olduğu kurala bağlanmıştır.

Sözü edilen düzenlemeler uyarınca, yükümlü beyanlarının gerçeği yansıtıp yansıtmadığı, kayıt ve beyan dışı matrah unsurları bulunup bulunmadığı, düzenlenen belgelerin içerik olarak gerçek mal alış ve satışlarına dayanıp dayanmadığı hususlarının vergi idarelerince yapılacak araştırma ve incelemelerde delil serbestisi içinde yasal olarak geçerli her türlü delilden yararlanılarak tespiti her zaman mümkündür.

Ancak çoğunlukla somut olaylarda düzenlenen vergi tekniği raporlarında gerekli incelemelerin yapılmadığı önceki birçok yazımızda da anlatılmıştır. İşbu yazımızda ise mükelleflerin faal iş yerlerinin mevcudiyetinin sahte belge düzenleme hususlarında göz önünde bulundurulması gerektiği emsal kararlar ile açıklanacaktır.

 

Konya 1. Vergi Mahkemesi’nin 2022/xx E. , 2023/yy K. sayılı kararı;

Dava dosyasının incelenmesinden; davacının 2018, 2019, 2020 ve 2021 hesap ve işlemlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen 2022-A-xxx/yy sayılı Vergi Tekniği Raporunda davacının ilgili hesap dönemlerinde düzenlediği bütün faturaların sahte belge niteliğinde olduğu kanaatine varıldığı, bu rapora dayanılarak takdir komisyonu kararıyla belirlenen matrah üzerinden  kurumlar vergisinin re’sen tarh edilmesi ve tekerrür hükümleri uygulanmak suretiyle üç katı tutarında vergi ziyaı cezası kesilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Davacı şirket hakkında 2018, 2019, 2020 ve 2021 yılı hesap dönemine ilişkin sahte belge düzenleme yönünden yapılan incelemeye istinaden düzenlenen 2022-A-xxx/yy sayılı Vergi Tekniği Raporu’nda özetle; 12.02.20xx tarihinden itibaren mükellefiyet tesis ettirdiği, daha sonra sırasıyla AA Vergi Dairesi Müdürlüğü, BB Vergi Dairesi Müdürlüğü, CC Vergi Dairesi Müdürlüğü, hali hazırda ise DD Vergi Dairesi Müdürlüğü yetki alanında xx adresinde faaliyetini sürdürdüğü, aynı zamanda taş ocağı işletme faaliyeti ile iştigal ettiği, önceki tarihlerde mükellef şirketin kurucusu ve eski yöneticisi olan T** L**’in Ticaret Sicil Gazetesine göre şirket paylarının tamamını M** L**’e devrettiği, mevcut %100 paylı ortağı ve yöneticisi olan M** L**’in ortağı ve yöneticisi olduğu beş şirketin ikisi hakkında sahte belge düzenlemeden VTR, üç şirket hakkında incelemeye sevk kararı bulunduğu, ilgili hesap dönemlerine ait mal ve hizmet alışlarına ilişkin 2018 ila 2021 dönemlerine ait Ba-Bs analizlerinin uyumlu olduğu, mükellef adına düzenlenen sahte belge tutarlarının ve incelemeye sevk edilen mükelleflerin fatura alım tutarlarının ve bu belgelerin toplam düzenlenen belgelerin içindeki oranlarının 2018 yılı için %100, 2019 için %98,41, 2020 için %86,99, 2021 için%93,83 olduğu, şirket yetkilisi M** L**’ye ait grup şirketlerden yapılan alış tutarlarının 107.482.301,00 TL olmasına karşın banka üzerinden 126.610,00 TL ödeme yapıldığı ve 2.554.627,00 TL banka geri ödemesi bulunduğu, 2019 yılında mal satışlarına ilişkin 8 firma nezdinde yapılan karşıt tespitte mükellef şirketin farklı yüklenici firmalarla taşeronluk sözleşmeleri yapmış olduğunun ifade edildiği, mükellefçe ibraz edilen çeklerin bir kısmının isme yazıldığı bir kısmının ise müşteri çeki mahiyetinde olduğu, fotokopilerinin açık olmayan silik ve belirsiz nitelikte olduğu, çeklerin tahsil edilip edilmediğinin belli olmadığı, tahsil edilmişse kim tarafından tahsil edildiğinin anlaşılmadığı, şirket müdürünün hesabından gerçekleştirilen çek ödemeleri  nedeniyle tahsilata ilişkin çek dekont vb. belgelerin doğruluğu kabul edilse dahi satıştan daha fazla para transfer etmek suretiyle tahsil ettiği paraları iade ettiği, dönem başı stoku ile aynı yıl içinde alış-satış miktarlarına göre emtia dengesinde 2018’de 22.727 ton, 2019’da 17.719, 2020’de 116.48, 2021’de 256.627 ton belgesiz satış olduğu şirket temsilcisinin %20 fire iddiası kabul edilse dahi belgesiz alış satış durumunun değişmediği, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bildirdiği üretim miktarına göre çok miktarda emtia içeren alış faturası aldığı ve satış faturası düzenlediği, 2021 yılı itibariyle SGK’ya işçi bildirilmediği, 2018 ila 2020 yılları arasında (6 ay bildirimde bulunulmamakla birlikte-) sayısı 10’a varan işçi bildiriminde bulunulduğu, tahakkuk eden primlerin ödeme oranının çok düşük olduğu, 2018 yılında fiilen nakliye hizmeti verebileceği dört, 2019’da bir, 2020’de iki, 2021’de bir aracı olduğu, ilgili yıllara ait banka alış ve banka kanalıyla ödemeleri incelendiğinde davacının alış beyan ettiği firmalara banka kanalıyla yapılan ödeme tutarlarının çok düşük oranlarda olduğu, keza satış tutarları ve banka yoluyla yapılan tahsilat tutarlarında da benzer bir durum olduğu, sonuç olarak davacının 23/01/2018 tarihinden itibaren düzenlemiş olduğu bütün faturaların herhangi bir emtia veya hizmet satışı olmaksızın düzenlenen sahte belgeler olduğu ve mükellef şirketin re’sen terkinine 2022 yılı hesap ve işlemlerin incelenmesi neticesinde karar verilmesi gerektiği ifadelerine yer verilmiştir.

Davacı şirket hakkında yapılan tespitlerin değerlendirilmesinden; davacının incelemeye sevk edilen mükelleflerden fatura alım tutarlarının yüksek olması, davacının ilgili yıllardaki alış-satış hacmi göz önünde bulundurulduğunda banka yoluyla yapılan ödemelerin cüzi miktarda kalması, tahakkuk eden primlerin ödeme oranının çok düşük olması gibi olumsuzluklar bulunsa da, ilgili dönem defter ve belgelerin inceleme için ibraz edilmesi, mükellefe ait taş ocağı işletmesi bulunması, faaliyetini gerçekleştirmeye yönelik adına kayıtlı araçlar bulunması, ilgili dönemlerde Ba-Bs analizlerinin uyumlu olması, çalışanının bulunması, Üniversite ve Belediyeler gibi kurumlara iş yapan şirketlerden taşeronluk sözleşmesiyle iş alması, ticari ilişkisinin bulunduğu şirketler/şahıslar nezdinde karşıt incelemelerin olumlu olması sebepleriyle, davacı tarafından düzenlenen faturaların sahte belge niteliğinde olduğuna dair şüpheden uzak bir kanaate varılamaması nedeniyle davacının sahte belge düzenleyici olduğundan bahisle, dava konusu üç kat vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisi tarhiyatında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle; davanın kabulüne, dava konusu cezalı tarhiyatın kaldırılmasına … oybirliğiyle karar verildi.

 

Adana 2. Vergi Mahkemesi’nin 2022/xx E. , 2023/yy K. sayılı kararında;

Dava dosyasının incelenmesinden, davacı şirket ile birleşmesi nedeniyle ticaret sicilinden silinen K**  Yapı İnş. Hafr. Taş. Tic. A.Ş.’nin 2017,2018,2019,2020 ve 2021 yılları hesap ve işlemlerinin incelenmesi sonucu hakkında 30.05.2022 tarih ve 2022-A-aaaa/b sayılı Vergi Tekniği Raporu’nun düzenlendiği, anılan raporda; gerçek bir ticari faaliyette bulunmadığı, sahte fatura düzenlemek amacıyla mükellefiyet tesis ettirdiği, düzenlemiş olduğu tüm faturaların komisyon karşılığı düzenlenen sahte belgeler olduğunun tespit edilmesi üzerine vergi tekniği raporu esas alınmak suretiyle tanzim edilen vergi inceleme raporuna istinaden davacı adına 2017/7 dönemine ilişkin re’sen tarh edilen katma değer vergisi ve sahte fatura düzenlemek suretiyle 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359’uncu maddesi uyarınca kaçakçılık fiilini işlediği gerekçesiyle tarh edilen vergiler üzerinden üç kat oranında kesilen vergi ziyaı cezası ile dayanağı vergi inceleme raporunun iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

DD Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün mükellefi K**  Yapı İnş. Hafr. Taş. Tic. A.Ş. hakkında düzenlenen 2022-A-aaaa/b sayılı Vergi Tekniği Raporu’nun incelenmesinden özetle: 18/10/20xx tarihi itibarıyla B** Proje İnş. Tic. Ltd. Şti. ile birleşerek birleşme nedeniyle faaliyetini terk ettiği, mükellefin defter ve belgelerinin incelenmesi neticesinde usulüne uygun yapılan tebliğe rağmen 2017 hesap dönemine ilişkin ibraz ettiği faturalar arasında bir kısım faturalarının mevcut olmadığının tespit edildiği, mükellef kurum temsilcisine 186xx ile 187xy arasında yer alan faturalar ile 188xz,188xxz,188xxy,188xxx ilgili açıklaması sorulmuş olup cevaben; Eksikliğin farklı illerde fatura düzenlemek zorunda kalmalarından kaynaklandığını beyan ettiği, söz konusu faturaların iptaline yönelik bir bilgi sunulmadığı, belirtilen faturaların bulunmaması incelemenin sıhhatini bozacak ölçüde noksanlığa sebep olduğu, mükellefin 2017 hesap döneminde fatura numaralarını teselsül ettirmeksizin fatura düzenlediği, 2018 hesap dönemi gelir gider belgelerinin tamamı ibraz edilmediği, ibraz edilen fatura koçanında 2018 hesap döneminde düzenlenen satış faturalarının 2017 de sıra numarası atlanarak düzenlenen faturalar olduğunun tespit edildiği, bu durum ticari hayatın akışına uygun düşmediği, 29.09.20yy tarihi itibarıyla şirket müdürü olan M** L**’in ortağı-yöneticisi olduğu bir kısım şirketler hakkında sahte belge düzenleme tespiti nedeniyle vergi tekniği raporları düzenlendiği, anılan şirketlerin K**  Yapı A.Ş.’nin emtia/hizmet alış ve satışında bulunduğu mükellefler olduğunun tespit edildiği, vadesi geçmiş ve bugün ödenmesi gereken toplam borç tutarının 137.390,34-TL tutarında olduğu ve ödeme yapmadığı, 2017, 2018, 2019, 2020 ve 2021 yıllarında ödenmesi gereken kurumlar vergisi tutarının sırasıyla 7.025,12-TL, 2.291,58-TL, 3.164,39-TL, 3.869,97-TL, 1.770,88-TL olduğu, 31/08/2018 tarihinde faaliyeti vergi dairesince resen terk ettirildiğinden 2018/4 dönemine ilişkin kurum geçici vergi beyannamesi bulunmadığı, yine 18/10/20yy tarihi itibarıyla B** Proje İnş. Tic. Ltd. Şti. İle birleşerek faaliyeti terk etmesi nedeniyle 20yy/4 dönemine ait kurum geçici vergi beyannamesi bulunmadığı, diğer dönemlerde beyanda bulunduğu, inceleme dönemlerinde yüksek tutarda katma değer vergisi beyanında bulunmasına rağmen sadece 20zz/Şubat ve Mart dönemlerinde çok cüzi tutarda ödenmesi gereken kdv çıktığı, diğer dönemlerde çıkmadığı, sonraki döneme devreden kdv’lerin bulunduğu, inceleme dönemlerinde 3 kez muhtasar beyanname verdiği; ancak beyannamelerde çalışan  işçi bildiriminde bulunmadığı, 25.09.20kk tarihinde dd adresinde yapılan yoklamada; faaliyetinin bulunmadığı, tanınmadığı, ilgili adreste D** Elek. Elekt. Ayd. Mak. İnş Ltd. Şti.’nin faaliyette olduğunun tespit edildiği, 23.02.20zz tarihinde ee adresinde A** L**(29.09.20yy tarihine kadar yönetim kurulu üyesi) nezdinde yapılan yoklamada; ödevlinin sayısal adres girişinde belirtilen adrese taşındığı, faaliyetinin taahhüt işleri olduğu, faaliyetine devam ettiği, adres değişikliği ile ilgili resmi prosedürlerin devam ettiği, 21.02.20yy tarihinde A** L** nezdinde yapılan yoklamada; iş yerinin kira olduğu ikamet amaçlı binaların inşası ve taahhüt işlerine devam ettiği, işyerinde bir adet büro mobilyası bir adet  toplantı masası olduğu ve 6 adet pos bulunduğu iş yerinin tabelasının bulunduğu, çalışan olmadığının tespit edildiği, 11.12.20yy tarihinde bir önceki adreste yapılan yoklamada; adreste bulunmadığı, adresin kapalı olduğu çevrede   mükellef   kurumun   tanınmadığının tespit edildiği, 17.08.20xx tarihinde cc adresinde  yapılan yoklamada; iş yerinin büro konumunda bulunduğu, şirket yetkilisinin Ankara dışında olduğu, yoklama esnasında çekilen fotoğraflarda adreste G** Maden İnşaat A.Ş tabelası bulunduğunun görüldüğü, 03.09.20kk tarihinde bir önceki adreste M** L** nezdinde yapılan yoklamada; iş yerinin faal olduğu, iş yeri aylık 2.000,00 TL tutarında kira bedelinin olduğu, aktifine kayıtlı yirmi adet iş makinası olduğu ve iş makinası kiralama faaliyetinin devam ettiğinin beyan edildiği, iş yerinde çalışan bulunmadığı, aynı adreste G** Maden İnş. A.Ş’nin faaliyet gösterdiği hususlarının tespit edildiği, mükellefin ödeme ve tahsilatlarına ilişkin banka bilgilerinin incelenmesi neticesinde 2017 ve 2018 hesap döneminde bir adet çek tahsili olduğu verilerine ulaşıldığı, 2017 yılında banka üzerinden gerçekleşen işlemlerin çok büyük bir kısmının faktöring şirketleriyle yapılan işlemler olduğu, 2019, 2020, 2021 yıllarında banka üzerinden yapılan işlem bilgisine ulaşılamadığı, mükellefin alış satış tutarlarına bakıldığında bu denli büyük iş hacmine ait ödeme ve tahsilatların banka veya çek yoluyla olmaksızın veya sadece çek ciro ederek yürütülmesi ticari koşullara uygun düşmediği, mükellefin alış satışlarına ilişkin yapılan karşıt tespitlerde emtia/hizmet alış satışında bulunduğu mükelleflerin çek ile ödeme yaptığı, ancak 2019, 2020 ve 2021 yıllarında banka üzerinden gerçekleşen işlemlere ve çek tahsilatına ilişkin bilgi bulunmadığı, 2018 de ise yalnızca bir adet çek tahsiline ilişkin veri bulunduğu, karşıt tespit yapılan mükellef kurumların düzenledikleri çeklerde M** L**’e ait diğer şirketlerin unvanlarının da yer aldığı, mükellefin defter kayıtlarında da 2018, 2019. 2020, 2021 yıllarında bankadan ödeme ve tahsilat yapılmadığı, 102 Bankalar hesabının kullanılmadığı tespit edildiği, mükellefin 2021 hesap döneminde satış yaptığını Form BS ile bildirdiği Yüreğir Vergi Dairesi Müdürlüğü mükellefi T**  Tarım Ürünleri Hayvancılık Oto. Gıda Tur. Tem. Inş Elek. Elekt. Tıc. Ltd. Stı. nezdinde yapılan karşıt tespitte mükellef kurum temsilcisi firmayı tanımadıklarını düzenlenen e faturayı sistem üzerinden reddettiklerini, kayıtlarına almadıklarını, firmayı tanımadıklarını beyan ettikleri; ancak mükellefin söz konusu firmaya nakliye bedeli olarak fatura düzenlediği, defter kayıtlarına ise 600 Yurt İçi Satışlar (Hakediş Geliri) olarak kaydettiği tespitlerine yer verildiği görülmektedir.

K** Yapı İnş. Hafr. Taş. Tic. A.Ş. hakkında yukarıda yer verilen tespitlerin değerlendirilmesinden, mükellef hakkında birtakım olumsuz tespitler bulunsa da, yapılan yoklamalarda ekseriyetle faal durumda olması, aktifine kayıtlı yirmi adet iş makinesi olması, inceleme dönemlerinde vergi beyannamelerini vermiş olması, 2017 yılında banka üzerinden gerçekleşen işlemlerin çok büyük bir kısmının faktöring şirketleriyle yapılan işlemler olması gibi hususlar göz önüne alındığında, mükellefin ihtilaflı dönemde somut ve tereddütten uzak bir şekilde gerçek bir ticari faaliyetinin olmadığı, komisyon karşılığı sahte fatura ticareti yaptığı sonucuna ulaşmanın hukuki dayanağının olmadığı kanaatine varılmıştır.

Bu durumda, anılan şirketin sahte satış faturaları düzenleyerek karşılığında komisyon geliri elde ettiği yolunda maddi olayı ortaya koyan, hukuken geçerli, kesin ve somut delilleri içeren yeterli bir vergi incelemesinin yapıldığından söz edilemeyeceğinden, davacı adına salınan dava konusu vergi ve kesilen vergi ziyaı cezasında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle dava konusu vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi tarhiyatının iptaline, … oybirliğiyle karar verildi.

Sonuç olarak; mükelleflerin başkaca hususlarla beraber, yoklamalarda iş yerlerinin faal olduğunun tespit edilmesi durumunda, sahte belge düzenleme eylemlerinin olağan hayat akışına aykırı olduğu mahkeme kararlarıyla ortaya konulan hususlardandır.