• av.eylulkiziloglu@gmail.com
  • Çalışma Saatleri: 09.00 - 18.00
  • 0530 474 60 44

Sahte Fatura Düzenleme Fiilinde Yüksek Mahkeme Görüşleri

VUK “Vergi Ziyaı Cezası” Başlıklı 344. Maddesi

“…Vergi ziyaına 359 uncu maddede yazılı fiillerle sebebiyet verilmesi halinde bu ceza üç kat, bu fiillere iştirak edenlere ise bir kat olarak uygulanır…”

VUK “Kaçakçılık Suçları ve Cezaları” Başlıklı 359. Maddesi

“b) Vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklama ve ibraz mecburiyeti bulunan defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge, sahte belgedir.”

                Yukarıda verilen kanun maddeleri gözetildiğinde, vergi kaçakçılığına ilişkin gerçekleştirilen eylemlerin hem idari hem cezai yaptırımları mevcuttur. Bu sebeple de somut olaylarda ilgili eylemlerin kanunda belirtilen cezaların tipikliğine uygunluğu bakımından hem Danıştay’ın hem de Yargıtay’ın görüşleri mevcuttur.

  1. Danıştay’ın Görüşleri
  • Danıştay 9.Dairesi’nin 2008/2919 E. , 2009/577 K. sayılı kararında;

“………Ltd.Şti. Şirketi hakkında yapılan tespitlere göre, şirketin sahte fatura  düzenlediği konusunda ciddi kuşkular bulunmakta ise de, anılan şirketin düzenlediği tüm faturaların sahte olduğu şeklinde bir genelleme yapılması mümkün olmayıp, anılan şirketin yükümlü adına düzenlediği faturaların sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı olduğu hususunun açık ve somut bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir.’’ .          

  • Danıştay 3.Dairesi’nin 1999/xx E., ve 1999/xx K. sayılı kararında;

“Davacının adlarına fatura düzenlediği kişiler ile davacı arasındaki ticari ilişkinin mahiyeti araştırılmadan, faturaların gerçek mal satışı karşılığı olarak düzenlenmediği hususunda hukuken itibar edilebilir nitelikte herhangi bir tespitte bulunmadan varsayım yoluyla faturalar içeriği itibariyle yanıltıcı (sahte) addedilmek ve komisyon geliri elde edildiği kabul edilmek suretiyle bulunan matrah farkı üzerinden yapılan cezalı tarhiyatta hukuka uygunluk bulunmadığından aksi yönde verilen Vergi Mahkemesi kararında yasal isabet görülmemiştir.”

  • Danıştay 7. Dairesi’nin 2000/xx E. , 2001/xx K. sayılı kararında;

“Bir faturanın gerçek durumu yansıtmadığının söylenebilmesi için, düzenleyenin ekonomik durumu, iştigal konusu, davacı kuruma satmış göründüğü emtia bakımından organizasyonu, çalıştırıp çalıştırmadığı emtia alışlarının niteliği, alım-satım için zorunlu veya bu işlemin doğal sonucu olan diğer işlemlerin gerçekleştirilme biçimi ile vergi ödevlerinin yerine getirilmesindeki özen gibi unsurlardan hareketle gerçek emtia akışının varlığının ortaya konulması gereklidir.

  • Danıştay 4. Dairesi’nin 2000/xx E. , 2000/xx K. sayılı kararında;

“Defter ve belgeleri üzerinde mal hareketine yönelik olarak hiçbir araştırma ve inceleme yapılmadan. sadece mal alım taraflarını düzenleyen  firma ve şahıslar hakkında sahte ve  muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlediklerine dair rapor bulunmasını esas alarak tarhiyat yapılamaz.”

  • Danıştay 9. Dairesi’nin 2008/xx E. , 2009/xx K. sayılı kararında;

“Şirketi hakkında yapılan tespitlere göre, şirketin sahte fatura düzenlediği konusunda ciddi kuşkular bulunmakta ise de, anılan şirketin düzenlediği tüm faturaların sahte olduğu şeklinde bir genelleme yapılması mümkün olmayıp, anılan şirketin yükümlü adına düzenlediği faturaların sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı olduğu hususunun açık ve somut bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir. “

                Verilen kararlar gözetildiğinde; sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge hususunda bir nitelemenin yapılabilmesi için varsayım olmadan, diğer pek çok unsurla beraber değerlendirilen belgelerin kanunda aranan şartları sağladığı kabul edilmiştir. Aksi takdirde mükellefler hakkında düzenlenen vergi raporlarının haksız ve hukuka aykırı olacağı aşikardır.

 

  1. Yargıtay’ın Görüşleri
  • Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2018/ xx E. , 2019 / xx K. sayılı kararında:

“Vergi belgelerindeki sahteciliğin amacı; düzenleyen için komisyon almak suretiyle haksız kazanç sağlamak veya vergi doğuran faaliyetini vergi dairesi bilgisi dışında tutarak vergi ödememek; kullanan için ise gideri fazla gösterip matrahı düşürmek, dolayısıyla vergiyi az ödemek veya hiç ödememek ya da hakkı olmayan vergi iadesi veya indiriminden yararlanmaktır. Bu bağlamda, gerçeğe aykırılık olgusu olarak sahtecilik amaç değil, araçtır.”

  • Yargıtay 11.Ceza Dairesi’nin 2018/ xx E. , 2018 / xx K. sayılı kararında:

“Her ne kadar VUK 230 ve devamı maddeler ve kanunun verdiği yetkiye istinaden, Maliye Bakanlığı tarafından çıkarılan tebliğlerle yapılan düzenlemeler ile Vergi Usul Kanunu kapsamında düzenlenen veya kullanılan belgelere şekil şartları getirilmiş ise de mükellefin usulünce, mükellef olmayanın ise dayanaksız olarak bastırıp düzenlediği belgelerin resmi evrak olduğu düşüncesi benimsenmemiştir. Çünkü sonuçta VUK da düzenlenen belgeler özel kişi veya şirketler tarafından kendi faaliyetlerini kayıt altına almak amacı ile düzenlendikleri ya da kullanıldıkları için özel belge olarak kabul edilmiştir. VUK kapsamında yapılan sahteciliğin amacı da düzenleyen için komisyon almak suretiyle haksız kazanç sağlamak veya vergi doğuran faaliyetini vergi dairesinin bilgisi dışında tutarak vergi ödememek; kullanan için ise gideri fazla gösterip matrahı düşürmek, dolayısıyla vergiyi az ödemek veya hiç ödememek veya hakkı olmayan vergi iadesi veya indiriminden yararlanmak olduğu için VUK’da gerçeğe aykırılık olgusu amaç değil araçtır. Vergi Kaçakçılığı suçlarında korunan hukuki yarar devletin vergilendirme hak ve yetkisidir.”

  • Yargıtay 11.Ceza Dairesi’nin 2017/xx E. , 2020/xx  sayılı kararında:

“Sanığın kendisini notere götürüp imza attırdıklarını, adına şirket açıldığını yeşil kartı iptal edilince öğrendiğini, faturadaki yazı ve imzaların kendisine ait olmadığını, sahte fatura  düzenlendiğinden bilgisi olmadığını savunması karşısında, maddi gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi bakımından, dosyada bulunan faturalar üzerinde imza ve yazı incelemesi  yapılması, savunmada belirtilen kişilerin tanık olarak dinlenmesi ve bu kişilerden temin edilecek yazı  ve imza örneklerinin de faturadaki imza ve yazı örnekleriyle birlikte incelenmesi, sonuç alınamadığı takdirde yani faturaların sanık ya da belirttiği kişiler tarafından düzenlenmediğinin anlaşılamaması halinde ise; bu faturaları kullanan mükelleflerin araştırılması ve faturayı kimden hangi hukuki ilişkiye dayanarak aldıklarının sorulması, bu mükellefler hakkında karşıt inceleme yaptırılması ve sonuca göre  maddi hakikate ulaşılması gerektiğine karar verilmiştir.”

  • Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 2001/xx E. , 2001/xx K. sayılı kararında:

“Faturaların gerçek alım-satıma dayalı olup olmadığının belirlenmesi yönünden, sevk ve taşıma irsaliyeleri, teslim tesellüm belgeleri araştırılıp ödeme şekillerinin, ticari yaşam gözlemlerine ve teamüle uygunluğunun değerlendirilmesi gerekir.”

                Failde, gerçek mal veya hizmet ilişkisine dayanmadığını ve gerçek bir duruma ilişkin vergilendirme ilişkisi yaratmadığını bildiği halde vergi işlemlerinde kullanmak üzere sahte belgeyi bilerek ve isteyerek düzenleme iradesi veya bu nitelikteki yani gerçek mal alım satımı veya hizmet ifasına dayanmadığı halde doğru bilgileri içermeyen, vergi mükellefiyetine dair yanlış bilgiler içeren sahte olarak düzenlenmiş belgeyi bilerek ve isteyerek kullanma iradesi mevcut olmalıdır. Kısaca kast unsuru gereklidir. Kendisinin gerçek bir mal-hizmet karşılığında arasında ticari ilişki bulunan kişinin, VUK 153/A kapsamında özel esaslara alınması sebebiyle kendisinin de sahte fatura düzenlediğine ilişkin olarak varsayımsal yollarla kurulan vergi raporlarında vergi yükümlülüğü doğan ve hakkında vergi ceza raporu düzenlenen kişinin  VUK 359 kapsamında olamayacağı aşikardır.