• av.eylulkiziloglu@gmail.com
  • Çalışma Saatleri: 09.00 - 18.00
  • 0530 474 60 44

İstifa Eden Askerin Gazilik Ünvanı Alması

 MEVZUAT
 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası Madde 61
Devlet, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malûl ve gazileri korur ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar.
 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu 56. Maddesi
“Muvazzaf, yedek ve gönüllü erlerin silah altında bulundukları esnada veya celp ve terhislerinde (Serbest sevkler dahil) sevkleri sırasında, yedek subay ve yedek astsubay okulu öğrencilerinin gerek okulda, gerek okuldan evvelki hazırlık kıtasında vazife malulü olmaları halinde, kendilerine, öğrenim durumlarına göre, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 36 ncı maddesinde tespit edilen giriş derece ve kademe tutarlarının, daha önce Devlet Memuriyetinde bulunmuş olanlardan kazanılmış hak aylıkları veya emekli keseneğine esas aylıkları, sözü edilen giriş derece ve kademe tutarının üzerinde olanlara bu aylıkları emeklilik gösterge tablosunda karşılığı olan derece ve kademe tutarının,% 70’i üzerinden aylık bağlanır.”
 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası  Kanunu 47. Maddesi
“… 25 inci maddede belirtilen malûllük; sigortalıların vazifelerini yaptıkları sırada veya vazifeleri dışında idarelerince görevlendirildikleri herhangi bir kamu idaresine ait başka işleri yaparken bu işlerden veya kurumlarının menfaatini korumak maksadıyla bir iş yaparken ya da idarelerince sağlanan bir taşıtla işe gelişi ve işten dönüşü sırasında veya işyerinde meydana gelen kazadan doğmuş olursa, buna vazife malûllüğü ve bunlara uğrayanlara da vazife malûlü denir.
… 
d) Askerî harekâtı gerektiren iç tedip ve sınır hareketleri sırasında, bu hareketlerin sebep ve etkisiyle,
… vazife malûlü olanlara harp malûlü denir.
Bunlardan uzman erbaş ve sözleşmeli erbaş ve erlere bulundukları kademenin üç ilerisindeki kademenin, uzman jandarmalara bulundukları rütbenin bir üst rütbesinin aynı kademesinin; astsubaylarla yarbay rütbesine kadar (yarbay hariç) bir üst rütbenin aynı kademesinin, yarbaylara albay, albaylara kıdemli albay, kıdemli albay ile general ve amirallere bir üst rütbenin, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında bulunan sigortalılara ise bir üst derecesine veya kademesine karşılık gelen prime esas kazancı üzerinden aylık bağlanır.
Bulundukları derecenin bir üst derecesi olmayanlar için o derecenin üç ilerisindeki kademe göstergesi, üç ilerisindeki kademe göstergesi olmayanlar için de o derecenin son kademe göstergesinin prime esas kazancı esas alınır.
Harp malûllerinin, malûllük derecesine göre aşağıdaki yazılı göstergelerin, memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak miktar “Harp malûllüğü zammı” olarak ayrıca eklenir.
Bu maddeye göre bağlanacak vazife veya harp malûllüğü aylıkları, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan maddeleri dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre emsali iştirakçiye bağlanacak harp veya vazife malûllüğü aylığından az olamaz.
4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamındaki sigortalılardan, uluslararası barışı koruma ve destekleme operasyonlarında Türkiye Cumhuriyetince görevlendirilenlere, bu görevleri esnasında veya bu görevleri nedeniyle vazife malûlü aylığı ödendiği sürece harp malûllüğü zammı ayrıca verilir.”
                    Askerlik görevini veya kolluk görevini icra ederken görevinin neden ve tesiri ile malul hale gelenlere vazife malulü denmekle bunu hak edenlere de aylık bağlanmakta ve nakdi tazminat ödenmektedir.
 
İDARENİN SORUMLULUĞU
                     Sosyal Devlet anlayışının bir getirisi olarak İdare yeni hizmetler üstlenmekte olup, bu sebeple idarenin kişi ya da kişilere zarar verme olasılığı da haliyle artmaktadır. İdarenin yani Devletin davranışı ile meydana gelen zarar arasında bir nedensellik bağının bulunması durumunda, kusur şartı aranmaksızın, idarenin sorumlu olması gündeme gelmektedir. Buna “kusursuz sorumluluk” adı verilir. 
                     İdare hukukunda yardımcı nitelik taşıyan idarenin kusursuz sorumluluğu, ikincil nitelik taşıyan bir sorumluluktur. Anayasa’da idarenin bütün eylem ve işlemlerinden sorumlu olduğu belirtilmiştir. 
                     Kusur olmaksızın oluşan zararlar nedeni ile sorumluluk ilkesi kapsamında tazminat ödenir. İhlal edilmiş olan hakkın telafisi, idare hukuku kapsamında sağlanmaktadır. İdare bir olayda kusursuz olsa da, idarenin kusurlu olup olmadığına bakılmadan sorumluluk yüklenmektedir. İdari faaliyet ile ilişkilendirilmiş olan bir zarar bulunmaktadır. Ancak bu faaliyette idarenin herhangi bir kusuru yoktur.
                     Özel hukuk alanında kusursuz sorumluluk ilkesinin geçerli olabilmesi için haksız fiilin kusur dışındaki diğer unsurları olan hukuka aykırılık, fiil, zarar ve illiyet bağı gibi özellikler aranır. İdarelerin eylemi hukuka uygun olsa bile, koşullar oluşmuş ise idarenin sorumluluğu ilkesi geçerli olmaktadır. Kusursuz Sorumluluk temel olarak iki ana ilkeye dayanmaktadır:
  • Tehlike İlkesi (Risk Sorumluluğu)
Tehlike ilkesi yani risk sorumluluğu, İdarenin tehlike taşıyan bir faaliyet yürütmesi veya tehlikeli bir araç kullanması sonucu meydana gelen zararlardan sorumluluk anlamına gelmekle; “her nimetin bir külfeti vardır” mantığına dayanmaktadır. Tehlikeli işlerle uğraşanların herhangi bir kusurları olmasa dahi ortaya çıkan zararlardan sorumlu tutulmalarını konu edinir.
Bu ilke gereğince, İdarenin yürütmekte olduğu tehlikeli faaliyetlerden ve etkinliklerden dolayı bir zarar meydana gelmiş ise, İdare bu zarardan kusursuz olarak sorumlu tutulur.
  • Mesleki Risk
Tehlike İlkesinin meslek kazalarına ilişkin uygulanmasını konu edinir. Bu kapsamda, kamu adına hizmet gören kişilerin görev esnasında ya da görevinden kaynaklı olarak zarar görmesi halinde, İdare kusursuz olsa dahi bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Meslekî risk sonucu ortaya çıkan zararlar kanunla öngörülen sosyal güvenlik tazminatları ile karşılanmış olsa bile, Danıştay’ın yaklaşımı açılan tazminat davalarına bakılması gerektiği yönündedir. Danıştay yürütülen mesleğin risklerinden doğan zararlarda, kusursuz sorumluluk esaslarını uygulamaktadır (Danıştay 12. Dairesi, E.68/374, K.69/895, T.8.5.1969). 
 Danıştay 10. Daire’nin 1995/3321 E., 1995/4995 K. sayılı kararı; 
“(Kusursuz sorumluluk esasından hareketle davalı idarenin tazmin sorumluluğu bulunduğu, ancak uğranıldığı öne sürülen maddi zararın, bağlanan vazife malullüğü aylığı ve ödenen nakdi tazminat ile karşılandığı gerekçesiyle maddi tazminat isteminin reddinde hukuki isabet bulunmamaktadır.)
 Davacıların murisi, … Emniyet Müdürlüğü Özel Harekat Şube Müdürlüğü kadrosunda polis memuru olarak görev yapmakta iken, arama-tarama eylemini tamamlayan timle birlikte il merkezine dönüşte, diğer bir polis memurunun idaresinde bulunan aracın aşırı hızla dönemece girip devrilmesi sonucu vefat etmiştir. 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun uyarınca en yüksek devlet memuru brüt aylığının otuz kat tutarında nakdi tazminat verilmesine karar verilen ve 5434 sayılı Yasa uyarınca vazife malullüğü aylığı bağlanan davacılar, ölenin desteğinden yoksun kalmaları nedeniyle uğradıklarını ileri sürdükleri 700.000.000 lira maddi zararın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ve 100.000.000 lira manevi zararın tazmini istemiyle yaptıkları başvurunun davalı idarece reddedilmesi üzerine dava açmışlardır. 
Açılan bu dava sonucunda, idare mahkemesi tarafından, olayda, davalı idareye yüklenebilecek bir hizmet kusuru bulunmamakla birlikte, uğranılan zararın kusursuz sorumluluk esasları uyarınca tazmini gerektiği, … davacıların eş ve babası olan murislerinin ölümü nedeniyle duydukları acı ve üzüntünün kısmen de olsa giderilmesi için manevi tazminat isteminin yerinde olduğu gerekçesiyle, … manevi tazminatın davalıdan alınarak davacılara verilmesine ve fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir. 
Yasalarla kendilerine verilen kamu hizmetinin işlemesini sağlayacak örgütü kurmak, personel ve araç gereci hizmet gereklerine uygun şekilde hazırlamakla yükümlü olan idarenin, hizmeti yürüten personelinin görevi sırasında yaptığı eylem ve işlemlere ilişkin kişisel kusurunun hizmet kusurunu oluşturacağı ve zararın tazminiyle sorumlu tutulacağı idare hukukunun bilinen ilkelerdendir. Davacıların polis memuru olan murislerinin de, resmi aracı kullanan bir başka polis memurunun dikkatsizliği sonucu meydana gelen kaza nedeniyle vefat ettiği, dosyanın incelenmesinden anlaşılmıştır. Bu halde, genel güvenliğin sağlanmasına ilişkin kamu hizmetini yürüten davalı idarenin, bu hizmetin gereği olarak sağladığı aracı kullanımına bıraktığı personelinin kişisel kusuru sonucu uğranılan maddi ve manevi zararları tazmin sorumluluğu bulunduğu açıktır.
 
 Danıştay 11. Daire’nin 2013/4563E., 2018/330 K. sayılı kararı; 
“Dava dosyasında mevcut bulunan tutanaklar, alınan ifadeler ve diğer tüm bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden; davacıların murisi …..’ün saldırı veya tuzaklamaya karşı yol güvenliğinin sağlanması görevini yürütmekte iken ilk olarak saat 12:00 sıralarında rahatsızlığının başladığı ve görevin bitimine kadar bu rahatsızlığının belirli aralıklarla devam ettiği, görevin bitiminden hemen sonra evinde kalp krizi geçirerek hayatını kaybettiği, ifa edilen görevin olumsuz arazi koşullarında ve terör olaylarının yoğun olarak yaşandığı bölgede ağır stres altında gerçekleştirildiği de göz önünde bulundurulduğunda, ölüm olayının görevin sebep ve etkisiyle meydana geldiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu durumda, davacıların murisi …..’ün görevli olduğu esnada görevinin neden ve etkisi ile rahatsızlanarak görevin bitiminden hemen sonra vefat etmesi nedeniyle, davacılara 2330 sayılı Kanun uyarınca nakdi tazminat ödenmesi gerekirken, aksi yönde tesis edilen işlemde ve davanın reddi yolunda verilen Mahkeme kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davacıların temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının BOZULMASINA…”
 
 Danıştay 12. Daire’nin 2022/5455 E., 2023/1498 K. sayılı kararı; 
” Dava konusu istem : Kayseri Köşkkışla 1. Komd. Tug. Hv. İnd. Kh. Ds. Böl. Komutanlığında … olarak askerliğini yapan ve 22/05/2004 tarihinde terhis olan davacının, paraşütle atlama faaliyeti nedeniyle engelli hale geldiğinden bahisle, 2629 sayılı Uçuş, Paraşüt, Denizaltı, Dalgıç ve Kurbağa Adam Hizmetleri Tazminat Kanunu’nun 13. ve 14.maddeleri uyarınca engelli tazminatının yasal faiziyle birlikte ödenmesi talebiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istenilmiştir. 
İlk Derece Mahkemesince; Askeri … İdare Mahkemesi … Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı davanın reddine ilişkin kararının, karar düzeltme aşamasında Danıştay Onikinci Dairesi’nin 17/02/2022 tarih ve E:2018/3760, K:2022/611 sayılı kararıyla bozulması üzerine bozma kararına uyularak; dosyadaki bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden; davacının 05/09/2003 tarihinde Kayseri Karasazlık Bölgesinde yapılan paraşütle atlama faaliyeti sırasında paraşütün geç açılması nedeni ile yere sert bir şekilde düşmesi sonucu belinden yaralanarak engelli hale geldiğinden bahisle, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu uyarınca, vazife malullüğü aylığı bağlanması talebiyle 28/09/2015 tarihinde yaptığı başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle … İdare Mahkemesinde dava açıldığı; … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla, davacının maluliyetinin askerlik görevi esnasında meydana geldiği ve görevin sebep ve tesirinden doğmuş bulunduğunun açık olduğu gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verildiği; 
 Açıklanan nedenlerle; 1. Davalı idarenin temyiz isteminin reddine, …”
 
 Danıştay 10. Daire’nin2017/969 E., 2022/3537 K. sayılı kararı; 
“İdare, kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir. Kusursuz sorumluluk, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür. Bu bağlamda, kamu görevlilerinin görevini yaparken, görevi nedeniyle uğramış olduğu zararların da kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca tazmini gerekmektedir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinde, Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.; Bedensel Zarar başlıklı 54. maddesinde, Bedensel zararlar özellikle şunlardır: 1. Tedavi giderleri. 2. Kazanç kaybı. 3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar. 4.Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar. hükmü; Belirlenmesi başlıklı 55. maddesinde, Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz. Bu Kanun hükümleri, her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve davalarda da uygulanır. hükmüne yer verilmiştir. 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 21. maddesinde, Kamu görevlilerinden yurtiçinde ve yurtdışında görevlerini ifa ederlerken veya sıfatları kalkmış olsa bile bu görevlerini yapmalarından dolayı terör eylemlerine muhatap olarak yaralanan, engelli hale gelen, ölen veya öldürülenler hakkında 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun hükümleri uygulanır. … Yaşamak için gereken hareketleri yapamayacak ve başkasının yardım ve desteğine muhtaç olacak derecede malül olanlar ile ölenlerin dul ve yetimlerine en yüksek devlet memuru aylığı üzerinden, diğerlerine mevcut aylıkları üzerinden, 30 yıl hizmet yapmış gibi emekli ikramiyesi ödenir. Bu bent hükümlerine göre ilgililere fazla olarak yapılan ödemeler, faturası karşılığı ilgili sosyal güvenlik kuruluşlarınca Hazineden tahsil edilir… hükmü yer almaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere, kamu görevlilerinin görevlerini yaparken, görevleri nedeniyle uğramış olduğu zararların kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca tazmini gerekmektedir. Davacının, … Emniyet Müdürlüğü Özel Harekat Şube Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yapmakta iken, bölücü terör örgütü mensupları ile girişilen silahlı çatışma sonucu yaralandığı anlaşılmış olup, söz konusu olay nedeniyle davacının uğradığı zararın kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca tazmini gerektiği açıktır. Dava dilekçesinde, davacı tarafından gelir kaybı nedeniyle oluşan zararın yanında çalışma gücü (efor) kaybı nedeniyle oluşan zararın da tazmini istenildiğinden, uyuşmazlığın çözümü için gelir kaybı nedeniyle oluşan zarar ile birlikte efor kaybı nedeniyle oluşan zararın da tespiti gerekmektedir. Dava konusu uyuşmazlığın güç (efor) kaybı zararına ilişkin kısmının incelenmesi: Tazminat hukukunda, çağın gereklerine uygun olarak geliştirilen içtihatlarla, kişinin kalıcı sakatlığı nedeniyle uğramış olduğu beden gücü kaybına bağlı olarak gelirinde ve dolayısıyla mal varlığında bir eksilme meydana gelmemiş olsa dahi güç (efor) kaybı tazminatı olarak adlandırılan tazminatın ödenmesi gerektiği kabul edilmiştir. Beden gücü kaybına uğrayan kişinin günlük yaşamını ve çalışma hayatını sürdürebilmesi için zarardan önceki durumuna ve diğer kişilere göre daha fazla bir güç (efor) sarf ettiği gerçeğinden hareket edilerek zararı, bir anlamda, bu fazladan sarf edilen gücün oluşturduğu esası benimsenmiştir. Bu doğrultuda, idari faaliyetlerin neden ve etkisiyle kamu görevlilerinin veya diğer kişilerin güç (efor) kaybına dayanan maddi zararının idare hukukunun ilke ve kuralları uyarınca idarece tazmin edilmesi gerektiği hususunda bir duraksama bulunmamaktadır. İdare hukuku ilkelerine göre maddi zarar; idari işlem veya eylem nedeniyle kişinin mal varlığının (patrimuanın) aktifinde meydana gelen azalma nedeniyle uğranılan zarar ile elde edilmesi kesin olan gelirden yoksun kalma sonucu uğranılan toplam zarar olup; bedensel nitelikteki maddi zarar ise, kişinin sağlığına kavuşmak için yaptığı tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalması ya da yok olması nedeniyle elde edeceği gelirde ve gücünde meydana gelen azalmayı ifade etmektedir. Uyuşmazlıkta, davacının dava konusu olay nedeniyle aktif polislik yapamayacağı yolundaki heyet raporu ile bu rapora istinaden vazife malulü olarak emekliye ayrıldığı da dikkate alındığında, çalışma gücü kaybına uğradığı, dolayısıyla günlük yaşamını ve çalışma hayatını emsallerine ve eskiye nazaran daha fazla güç (efor) sarf ederek sürdürmek zorunda kalması nedeniyle maddi zararının bulunduğu açık olup, davacının güç (efor) kaybından doğan zararı; … belirlenmelidir. ….
 
TAZMİNAT VE AYLIK TALEPLERİ
 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu
Yardım Başlıklı Madde 21 
“kamu görevlilerinden yurtiçinde ve yurtdışında görevlerini ifa ederlerken veya sıfatları kalkmış olsa bile bu görevlerini yapmalarından dolayı terör eylemlerine muhatap olarak yaralanan, engelli hâle gelen, ölen veya öldürülenler hakkında 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.”
 
 2330 Sayılı Nakdi Tazminat Ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun
Nakdi Tazminat Başlıklı Madde 3  
“Bu kanun kapsamına girenlerden;
… b)Yaşamak için gerekli hareketleri yapmaktan aciz ve hayatını başkasının yardım ve desteği ile sürdürebilecek şekilde malül olanlara 200 katı, diğer engelli hâle gelenlere (a) bendinde belirtilen tutarın % 25’inden % 75’ine kadar, yaralananlara ise % 20’sini geçmemek üzere engellilik ve yaralanma derecesine göre,
Nakdi tazminat ödenir.
Bu nakdi tazminatın tespitine esas tutulacak aylık; tazminat verilmesine dair karar tarihindeki en yüksek Devlet memuru aylığının brüt tutarıdır.
… d) Kesin raporun alınmasının uzayacağının anlaşılması halinde tazminatın ödenme usüllerine göre, olay tarihi itibariyle, (b) bendine göre hesaplanacak miktarın asgari oranı üzerinden avans ödenir.”
Aylık bağlanması Başlıklı Madde 4 
“…Bu madde hükümleri 5434 sayılı Kanunun 56 ncı maddesi kapsamındakiler ve harp malulleri hakkında da uygulanır.”
 
EMSAL KARARLAR
 Danıştay 10. Daire’nin 2021/5991 E., 2023/2699 K. sayılı kararı; 
“Davacı, … ili, … ilçesinde er olerek askerlik hizmetini ifa etmekte iken, 02/11/2014 tarihinde yanında rütbeli asker olmaksızın, yağmurda ıslanmış olan silahın her an kullanıma hazır hale gelmesi maksadıyla bakım amaçlı söküp takma işlemi yaptığı esnasında fırlayan yay parçasının sağ gözüne isabet etmesi neticesinde sağ gözünü kaybetmesinde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülerek 10.000,00 TL (miktar artırım dilekçesiyle 481.294,82 TL) maddi, 200.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir. 
İlk Derece Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararla, dava konusu olayın davacının tek başına silah bakımı yaparken meydana geldiği, bu bağlamda olayın davalı idare yönünden gerekli denetim ve gözetim yükümlülüğünün yerine getirilmemesinden kaynaklı olarak yaşandığı, davalı idarenin hizmet kusuru bulunmakla birlikte davacının da müterafik kusuru bulunduğu dikkate alınarak, davacının uğramış olduğu zararın tazmini gerektiği …. davacının Sosyal Güvenlik Kurumu Vazife Malullüğü Tespit Kurulunca 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu kapsamında vazife malulü kabul edildiği, davacıya; 01/07/2015 tarihinden itibaren, vazife malüllüğü aylığı bağlandığı, …. dava konusu olayda davacının müterafik kusurunun bulunması, olay neticesinde %32,3 daimi maluliyetinin oluşması, olayın askerlik hizmetinin ifası esnasında gerçekleşmesi ve davalı idarenin hizmet kusurunun bulunması bir bütün halinde değerlendirildiğinde takdiren davacı için 50.000,00 TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir. 
Bölge İdare Mahkemesi. .. İdari Dava Dairesince istinaf başvurularının reddine karar verilmiştir. 
İdare, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir. 
  Manevi tazminat, kişinin malvarlığında meydana gelen eksilmeyi gidermeye yönelik bir tazmin aracı değil, manevi değerlerinde bir eksilme meydana gelen ve yaşama sevinci ve zevki azalan kişinin manen tatminini sağlamaya yönelik bir tazmin aracıdır. Manevi zararın başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Manevi tazminat, olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın, olayın ağırlığını ortaya koyacak, hukuka aykırılığı özendirmeyecek, bir başka ifade ile benzeri olayların bir daha yaşanmaması için caydırıcı ve aynı zamanda cezalandırıcı bir miktarda olması gerekmektedir. Temyiz konusu Erzurum Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesince, Van 2. İdare Mahkemesinin manevi tazminatın kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin istinaf istemlerinin reddine karar verilmişse de manevi tazminat, ilgililerin duyduğu elem ve üzüntünün kısmen giderilmesini sağlayan manevi bir tatmin aracı olduğu gözetildiğinde, dava konusu olay nedeniyle davacının genç kaşta bir gözünü kaybetmesi, %32,3 malul hale gelmesi göz önünde bulundurulduğunda davacının manevi varlığında meydana gelen zararın giderilebilmesi için Bölge İdare Mahkemesi kararına konu Van 2. İdare Mahkemesince hükmedilen 50.000,00 TL manevi tazminat tutarının yetersiz kaldığı sonucuna varılmıştır.”
 
 
 Danıştay 11. Daire’nin 2016/3074 E., 2018/140 K. sayılı kararı; 
“Dava, askerlik görevi sırasında 14.07.1995 tarihinde Bingöl İli, Yayladere İlçesi, ….. bölgesinde teröristlerle çıkan çatışmada yaralanan ve 27.11.1995 tarihinde sağlam olarak terhis edildikten sonra GATA Hastanesi Başhekimliği’nce düzenlenen 16.01.1997 tarihli raporda hakkında “%18 oranında uzuv kaybı mevcuttur, askerliğe elverişlidir” kararı verilen davacı tarafından, vazife malülü sayılması talebiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işleminin iptaline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince; davacının askerliği sırasında %18 oranında uzuv kaybı yaşadığı, çatışma sonrası yaralanması nedeniyle bir buçuk ay hava değişimi aldığı, ancak Bursa Osmangazi Askeri Hastanesi ve GATA Hastanesi Başhekimliği’nce düzenlenen raporlar incelendiğinde; askerliğe elverişli olduğu yönünden karar verildiği ve davacı tarafından da anılan raporlara karşı her hangi bir itirazın yapılmadığı, buna göre, davacının yaralanma olayı sonrasındaki durumunun askerliğe elverişli olduğunun sağlık raporları ile sabit olması karşısında, davacının vazife malülü sayılması ve olay tarihinden itibaren haklarının iade edilmesi talebiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, mahkeme kararının, hukuka aykırı olduğu ileri sürülmekte ve temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu’nun 44. maddesinde, “Her ne sebep ve suretle olursa olsun vücutlarında hasıl olan arızalar veya duçar oldukları tedavisi imkansız hastalıklar yüzünden vazifelerini yapamayacak duruma giren iştirakçilere (Malul) denir ve haklarında bu kanunun malullüğe ait hükümleri uygulanır.
Şu kadar ki, bunlar yazı ile istedikleri takdirde haklarında bu Kanun hükümleri uygulanmaksızın malullüklerinin mani olmadığı başka vazife ve sınıflara nakil suretiyle tayinleri yapılmak üzere istifa etmiş sayılırlar. Bunların, istifa etmiş sayıldıktan sonra dahi, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasını istemek hakları mahfuzdur. Ancak, kurumlarında başka vazife ve sınıflara nakli mümkün olanlardan özel kanunlarına göre yükümlülük süresine tabi olanlar, bu yükümlülüklerini tamamlamadıkça veya maluliyetlerinin yeni vazifelerine de mani olduğuna dair 50 nci madde uyarınca yeniden rapor almadıkça bu haklarını kullanamazlar.
45. maddesinde, ” 44 üncü maddede yazılı malullük;
a) İştirakçilerin vazifelerini yaptıkları sırada vazifelerinden doğmuş olursa;
…Buna (Vazife malullüğü) ve bunlara uğrayanlara da (Vazife malulü) denir” kuralı;… kuralları yer almıştır.
Dosyanın incelenmesinden; davacının 14.07.1995 tarihinde Bingöl İli, Yayladere İlçesi, ….. bölgesinde teröristlerle çıkan çatışmada yaralandığı, bu olaydan sonra kaldırıldığı Erzincan Ask. Has. 21.07.1995 tarihli raporu ile, 1,5 ay hava değişimi verildiği ve sağ el 1. parmak distal amputasyon teşhisi ile rapor sonunda ortopedi kontrolü istenilerek taburcu edildiği, davacı hakkında düzenlenen Haydarpaşa GATA Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 16.01.1997 tarihli raporunda “ortopedi bölümü; Askerliğe elverişlidir. Yaralanma ndeniyle 15 gün iş ve gücünden kalmıştır. Ortopedik yönden hayati tehlike geçirmemiştir. Uzuv kaybı mevcuttur. Çalışma gücü kayıp oranı %18’dir.” olarak belirtildiği, Haydarpaşa GATA Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin bu raporu üzerine davalı idare Sağlık Kurulu’nun 06.10.1997 tarihli ve 3813 sayılı “Askerliğe elverişlidir.” kararı üzerine mülga Emekli Sandığı Yönetim Kurulu’nun 20.11.1997 tarihli ve 1637 sayılı kararı ile davacının 5434 sayılı Kanunun vazife malulü hükümlerinden yararlanamayacağına karar verilmiş ise de, dava konusu işlemin dayanağı raporda davacının maluliyetinin derecesinin belirtilmediği anlaşılmaktadır.
Yukarıda yer verilen mevzuata göre aylık bağlanacak kişilerin maluliyet derecelerinin tespitinin, 5434 sayılı Kanun 52. maddesine dayanılarak hazırlanan Vazife Malullüklerinin Nevileri İle Dereceleri Hakkında Nizamname’nineki cetvellerine göre yapılması kanuni bir zorunluluk olduğu gibi, ilgililere bağlanacak aylığın miktarının belirlenmesi bakımından da önem arz etmektedir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının BOZULMASINA;”
 
 Danıştay 10. Daire’nin 2021/7429 E., 2023/1416 K. sayılı kararı; 
” Dava; Mardin İli, Derik İlçe Jandarma Komutanlığında jandarma komando er olarak askerlik görevini yapmakta iken, 21/10/2014 tarihinde icra edilen 25 metre sıfırlama atışı esnasında keskin nişancı tüfeği mekanizmasının üst kapak arka tarafından fırlayan iğnenin sağ gözüne batması sonucunda yaralanan davacı tarafından, dava konusu olayda davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülerek, uğradığı iş ve kazanma gücü kaybı ile manevi zararının tazmini talebiyle davalı idareye yaptığı 04/09/2015 tarihli başvurunun zımnen reddi üzerine fazlaya ilişkin hakları saklı olarak sürekli işgücü kaybı ve ekonomik geleceğin sarsılmasından kaynaklı zarar karşılığı 500,00 TL (miktar artırım dilekçesiyle 258.504,48 TL), gelecekteki tedavi masrafları karşılığı 250,00 TL ve geçici işgöremezlik zararı karşılığı 250,00 TL maddi tazminat ile çektiği acı ve keder karşılığı 20.000,00 TL (miktar artırım dilekçesiyle 50.000,00 TL) manevi tazminat olmak üzere toplam 308.504,48 TL tazminatın ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır. 
İlk Derece Mahkemesi: dava konusu olayın, idarenin silah ve mühimmatında bulunan kusurdan kaynaklandığı, kişisel bir husumetten ya da davacının kusurlu bir davranışı nedeniyle meydana gelmediği, askeri hizmetin ifası sırasında gerçekleştiği, zararı doğuran olay ile askeri hizmet arasında illiyet bağı bulunduğu, öte yandan, davacının yaralanmasının yerine getirdiği görev sırasında ve görev yerinde meydana geldiği dikkate alındığında idarenin kusursuz sorumluluk çerçevesinde sorumlu olduğu, … davacının sürekli işgücü kaybı ve ekonomik geleceğinin sarsılmasından kaynaklı zarar karşılığı 258.504,48 TL maddi tazminatın 500,00 TL’sine idareye başvuru tarihi olan 04/09/2015 tarihinden itibaren, 258.004,48 TL’lik kısmının ise miktar artırım dilekçesinin davalı idareye tebliğ tarihi olan 09/12/2019 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine, davacının manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne, 20.000,00 TL manevi tazminatın, idareye başvuru tarihi olan 04/09/2015 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idare tarafından davacıya ödenmesine,….
  İdare, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir. Kusursuz sorumluluk, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür. Başka bir anlatımla idare, yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan, idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen, özel ve olağan dışı zararları kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazminle yükümlüdür. Bu bağlamda, kamu görevlilerinin görevini yaparken, görevi nedeniyle uğramış olduğu zararların da kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca tazmini gerekmektedir. 
…davacının çalışma gücü (efor) kaybından doğduğu ileri sürülen maddi tazminat istemi yönünden dosyanın incelenmesinde; Tazminat hukukunda, çağın gereklerine uygun olarak geliştirilen içtihatlarla, kişinin uğramış olduğu kalıcı bedensel sakatlığının sebep olduğu iş gücü kaybının mevcut işini yürütmesine engel olmamasına bağlı olarak gelirinde ve mal varlığında bir eksilme olmamış olsa dahi güç (efor) kaybı tazminatı olarak adlandırılan tazminatın ödenmesi gerektiği kabul edilmiştir. İş gücü kaybına uğrayan kişinin günlük yaşamını sürdürebilmesi ve mevcut işini yapabilmesi için zarardan önceki durumuna ve diğer kişilere göre daha fazla bir güç (efor) sarf ettiği gerçeğinden hareket edilerek zararı, bir anlamda, bu fazladan sarf edilen gücün oluşturduğu esası benimsenmiştir. Bu doğrultuda, idari faaliyetlerin neden ve etkisiyle kamu görevlilerinin veya diğer kişilerin güç (efor) kaybına dayanan maddi zararının idare hukukunun ilke ve kuralları uyarınca idarece tazmin edilmesi gerektiği hususunda bir duraksama bulunmamaktadır. İdare hukuku ilkelerine göre maddi zarar; idari işlem veya eylem nedeniyle kişinin mal varlığının (patrimuanın) aktifinde meydana gelen azalma nedeniyle uğranılan zarar ile elde edilmesi kesin olan gelirden yoksun kalma sonucu uğranılan toplam zarar olup; bedensel nitelikteki maddi zarar ise, kişinin sağlığına kavuşmak için yaptığı tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalması ya da yok olması nedeniyle elde edeceği gelirde meydana gelen azalmayı ifade etmektedir.”