• av.eylulkiziloglu@gmail.com
  • Çalışma Saatleri: 09.00 - 18.00
  • 0530 474 60 44

İdari Makamların Mülkiyet Hakkını İhlal Edici Fiilleri

Uygulamada pek çok kez karşılaşıldığı üzere; ilgililerin İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Olarak Yapılan Gecekondulara Ait Başvurusunu kabul eden ve bu kapsamda ödenmesi gereken bedelleri tahsil ederek  ilgililer adına Tapu Tahsis Belgesi düzenleyen Belediyelerin üzerlerine düşen sorumlukları yerine getirmeyerek, ilgililerin gecekondularına ilişkin yıkım kararları almaktadır. Ancak işbu tutum hukuka aykırıdır.

Danıştay 6.Dairesinin E.2005/37xx, K.2006/3xx sayılı kararında;

“uyumazlığa konu taşınmazın Hazine adına tespitli oldu ancak Kadastro Mahkemesinde mülkiyetin tespiti davasının devam ettiği anlaşıldığından anılan taşınmazın henüz hazine mülkiyetinde olduğundan söz edilemez. Bu durumda mülkiyeti ihtilaflı olan  taşınmaz üzerindeki yapılar nedeniyle 775 sayılı Yasanın 18.maddesi uyarınca işlem tesis edilmesinin mümkün olmaması karşısında dava konusu taşınmazın mülkiyet durumunun araştırılmasından sonra dava hakkında karar verilmesi gerektiği”

 
 Anayasa Mahkemesinin Karar Tarihi 27.10.20xx, Başvuru No:2019/2xxxx Sayılı Başvurusu: 
Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi daha önce pek çok kararında şehir planlaması ile ilgili düzenlemelere aykırı şekilde inşa edilmesi sebebiyle idari makamlarca yapının her an yıkılması mümkünken bu yönde bir girişimde bulunulmaması ve önlem alınmaması, uzunca bir süre bu duruma sessiz kalınması, esasen yapı sebebiyle vergi tahsil edilmesi veya yapının kamu hizmetlerinden yararlandırılması suretiyle bu alanlarda sosyal ortam ve aile ortamının oluşturulmasına izin verilmesi hâlinde, inşa edilen yapının kullanılmasından kaynaklanan ekonomik değerin Anayasa’nın 35. maddesi çerçevesinde önemli bir mal varlığı değeri ve dolayısıyla bir mülk oluşturduğunun kabul edilmesi gerektiğini belirtmiştir
… Gecekondunun imar mevzuatına aykırılık gerekçesiyle değil üzerine inşa edildiği taşınmazın kamu hizmetinde kullanılacak olması sebebiyle yıktırılması şeklindeki müdahalenin mülkten yoksun bırakma mahiyetinde olduğu sonucuna ulaşılmıştır. 
…Sonuç olarak başvurucunun gecekondusunun Anayasa’nın 13., 35. ve 46. maddeleriyle 2942 sayılı Kanun’da belirtilen usule uyulmaksızın yıktırılmasının müdahaleyi kanuni temelden yoksun bıraktığı değerlendirilerek  başvurucunun  Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE”
 
Anayasa Mahkemesi’nin 2013/6xxx Numaralı Kararında; 
” AİHM’e göre, gecekondu şeklinde yapılan kaçak yapılara idarenin fiili olarak uzun süre sessiz kalması, bina veya yapı üzerinde mülkiyet hakkının doğmasına neden olmaktadır. AİHM, şehir ve ilçe planlaması politikalarının ve bunlar sonucunda oluşturulan önlemlerin seçimi ile uygulanmasında birçok yerel etkeni kapsayan bir takdir hakkı bulunduğunu kabul etmektedir. Ancak bu takdir hakkının yetkilileri zamanında, uygun ve hepsinden de önemlisi tutarlı bir şekilde harekete geçme görevlerinden muaf tutması beklenemez. Kaçak yapıları engellemeye yönelik yasaların uygulanmasında Türk toplumunda yaratılan belirsizliğin, başvuranın meskenine ilişkin durumun bir gece içerisinde değişebileceğini sanmasına neden olması elbette mümkün değildir. AİHM, başvuranın meskenine yönelik mülkiyet çıkarının, 1. No.lu Protokol’ün 1. maddesinin ilk cümlesinin anlamı çerçevesinde önemli bir çıkar ve dolayısıyla bir “mülk” oluşturmaya yetecek doğaya sahip olduğu ve yeterli derecede tanındığı kanısındadır. Başvuru konusu olayda, tapu tahsis belgesi ile başvurucuya tahsis edilen binanın, 1972 yılından beri başvurucu tarafından kullanıldığı, 1981 yılından beri bina vergilerinin başvurucudan tahsil edildiği, dolayısıyla Maliye Hazinesinin, binanın başvurucu tarafından kullanıldığını bilmesine rağmen herhangi bir itirazda bulunmadığı, binanın inşa edilmesine engel olmadığı, yıllarca başvurucunun binayı kullanmasına müsamaha gösterdiği anlaşılmıştır.
Bu bağlamda, başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmelerin temel ekseni, başvurucunun, uzun süredir ve tapu tahsis belgesine dayalı olarak kullandığı binadan tahliyesinin talep edilmesine rağmen, tahliye karşılığında başvurucuya herhangi bir bedel ödenmemesi şeklinde mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin “ölçülülük ilkesi”ne uygun olup olmadığı olacaktır.  Somut olayda, tapu kaydı bulunmayan, ancak tapu tahsis belgesi ile taşınmaz üzerine yapılan binayı yıllarca kullanan ve vergilerini ödeyen başvurucuya kamu makamları tarafından müdahale edilmediği ve bu duruma müsamaha gösterildiği, binanın başvurucuya ait olduğu, dolayısıyla mülkiyeti başvurucuya ait olan binanın değeri ödenmeksizin veya zararı telafi edici öneriler sunulmaksızın başvurucunun tahliye edilmek istenmesinin mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği açıktır. 
 
            Belediyelerce ilgililere başkaca yerlerden yer verilmesi mülkiyet hakkını korumaya yönelik bir adım olarak kabul edilebilir.
Danıştay 14. Daire’nin 2014/8345 E., 2016/3679 K. sayılı kararında;
 “Olayda, davacının gecekondusu için 2981 sayılı Yasa uyarınca hak sahipliği kabul edilerek adına tapu tahsis belgesi düzenlendiği, bu durumda davacının tapu verilmesi isteminin, yukarıda anılan yasa maddesinde yer alan koşullar dikkate alınarak değerlendirilmesi ve yapı yerinde korunamıyorsa başka bir ıslah veya gecekondu bölgesinden ya da alanda üretilecek konutlardan davacıya tahsis yapılması gerekirken, kentsel dönüşüm alanında ne zaman yapılacağı belli olmayan konutlardan daire tapusu verileceğinden bahisle tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığından, aksi yönde verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.” 
 Danıştay 6.Daire’nin 1989/2850 E., 1989/2372 K. sayılı kararında;
“Dava, davacıya ait gecekondunun; arazinin S.S. Basın-TRT ve Üniversite çalışanları konut yapı kooperatifine tahsis edilmesi nedeniyle 7 gün içinde yıktırılmasına ilişkin belediye işleminin iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince 2981 sayılı Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik 13. maddesinin (b) fıkrasında ıslah imar planları uygulanırken hak sahiplerine de bu yerden arsa veya pay tahsis edileceği, ancak bu tahsis sırasında gecekondusu korunmayan hak sahiplerine başka yerde tahsis yapılabileceğinin hükme bağlandığı, dava konusu olayda ise, herhangi bir ıslah imar planı yapılmadan ve davacının taşınmazının korunup korunamayacağı tesbit edilmeden yalnızca kooperatife arsanın tahsis edilmesi nedeniyle yıkım kararı verilmesinde yasanın amacına uyarlık bulunmadığı, belediyeye 775 sayılı yasa ile verilen yetkinin ise imar mevzu atına aykırı bütün yapılar ve gecekondular için özel hükümler getiren imar affı yasasındaki hükümler dikkate alınmadan kullanılmayacağı gerekçesiyle işlem iptal edilmiş, karar davalı belediye tarafından temyiz edilmiştir.
Bu arada davacının 2981 sayılı Yasadan doğan haklarının da gözardı edilmemesi, başka bir deyişle imar affı yasasında yararlanmak için başvuruda bulunan davacıya gecekondusu karşılığında başka bir gecekondu ıslah ve önleme bölgesinde arsa veya pay verilmesi gerekir. 
 İdare Mahkemesince davacıya başka yerde usulüne uygun bir tahsis yapılıp yapılmadığı araştırıldıktan sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yalnızca ıslah imar planı yapılmadığı ve davacının gecekondusunun bulunduğu yerde korunması olanaklarının tesbit edilmediği gerekçesiyle işlemin iptal edilmesinde isabet görülmemiştir.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle eksik incelemeye dayalı temyize konu İdare Mahkemesi kararının bozulmasına karar verildi.”